Çölün kavurucu sıcaklarında, adeta bir serap gibi görünen o yudum su, sıcağın pençesinden kurtuluşun müjdesi oluyor. Çölün ortasında, susuzluktan dudakları çatlamış, kumdan yorulmuş bir gezgin için su, hayatın ta kendisi.
Çölün acımasız güneşinin altında, kumlar adeta bir fırın gibi kavruluyor. Her adımda ayağınızı yakan kumlar, sizi daha da susuz bırakıyor. Böyle anlarda, bir su kaynağı bulmak, adeta bir hazine bulmaktan farksız.
Çölün ortasında suyun önemini anlamak için, hiç susuz kalmamış olmanız gerekir. Susuzluk, insanın en temel ihtiyaçlarından birini hatırlatır. Hayatın, suyla olduğu kadar, umutla, dayanıklılıkla ve dirençle de ilgili olduğunu gösterir.
Bir dahaki sefere çölü düşündüğünüzde, sadece kumları ve sıcağı değil, aynı zamanda içinde gizlenen hayat veren suyu da hatırlayın. Çünkü çöl, sadece susuzluk değil, aynı zamanda umut ve dayanıklılık dersleri veren bir yerdir.
Çölün sıcak kumlarını söndüren serinlik iksiri, sadece su değil, hayatın kendisidir.