Ramazan ayının o sımsıcak günlerinde, komşuların bir araya geldiği, sofraların kurulduğu ve sokakların çocukların cıvıl cıvıllarıyla dolduğu zamanlardı. Bizim mahallede, Şabaniye Abla'nın evi adeta bir buluşma noktasıydı.
Şabaniye Abla, yaşı 70'e merdiven dayamış, sevecen ve yardımsever bir kadındı. Ramazan boyunca evini herkese açar, iftar saatini sabırsızlıkla beklerdik. Onun evinde iftar yapmak demek, sadece karın doyurmak değil, aynı zamanda sevgi ve samimiyetle dolu bir sofraya oturmak demekti.
Şabaniye Abla'nın sofrası her zaman çok zengin olurdu. Karnıyarık, börek, pilav... Aklınıza gelebilecek her lezzet masayı süslüyordu. Ama onun en meşhur yemeği, hiç şüphesiz şabaniyesiydi. Şabaniye, un, su ve maya ile yapılan, fırında pişirilen bir tür pide. Üzerine ise bolca ceviz ve tarçın serpilerek sunulurdu.
Şabaniyenin tadı nefis olduğu kadar, Şabaniye Abla'nın pişirme sırrı da çok özeldi. O, hamuru yoğururken içine bir tutam sevgi, bir kaşık samimiyet, bir avuç mutluluk katardı. Bu yüzden de şabaniyeleri sadece lezzetli değil, aynı zamanda insanın içini ısıtan cinsten olurdu.
İftar vakti yaklaştığında, mahalleli yavaş yavaş Şabaniye Abla'nın evine doğru akın ederdi. Çocuklar kapıda toplaşır, büyükler ise ellerinde tabaklarla sıraya girerdi. Şabaniye Abla, herkese güleryüzle karşılar, iftar sofrasını keyifle hazırlardı.
Şabaniye Abla'nın evinde geçirdiğimiz iftarlar, benim için unutulmaz anılardan oluşuyor. Sohbetler, kahkahalar, çocukların oyunları... Her bir anı, kalbimde sıcacık bir hatıra olarak yer etmiş durumda.
Bir gün, iftar sofrasında herkes kendi Ramazan anılarını anlatmaya başladı. Ben de, çocukluğumda yaşadığım bir olayı paylaştım. Küçükken, Ramazan'da çok fazla şabaniye yemiştim ve midem bulanmıştı. Şabaniye Abla, beni hemen kucağına almış ve "Aman yavrum, fazla yeme, sonra mıncıklanırsın" demişti. Ben de utancımdan kıpkırmızı olmuştum ama Şabaniye Abla'nın sevecenliği beni sakinleştirmişti.
Şabaniye Abla, sadece evinde iftar sofrası kurmakla kalmaz, aynı zamanda mahalledeki ihtiyaç sahiplerini de gözetirdi. Ramazan boyunca, fakirlere, yetimlere ve engellilere yardım eder, onları yalnız bırakmazdı. Onun yardımseverliği, bizlere de ilham kaynağı olurdu.
Şabaniye Abla'nın evi, sadece Ramazan ayı boyunca değil, tüm yıl boyunca sevgi ve samimiyetle dolu bir yerdi. Mahalleli, dertlerini, sıkıntılarını onunla paylaşır, ondan nasihat alırlardı. O da, bir anne şefkatiyle herkese kucak açar, yardım etmek için elinden geleni yapardı.
Şimdi Şabaniye Abla aramızda değil ama onun mirası bizimle yaşamaya devam ediyor. Onun bize öğrettiği sevgi, samimiyet ve yardımseverlik değerleri, hala mahallemizin temel direkleri olmaya devam ediyor.
Şabaniye Abla'nın iftar sofralarının, her zaman kalbimde özel bir yeri olacak. O sofralarda tattığımız lezzetler değil, orada paylaştığımız sevgi ve mutluluk anılarıdır beni asıl besleyen.
Ramazan ayı geldi çattı. Bu mübarek ayda, Şabaniye Abla'yı ve onun gibi sevgiyle dolu insanları anmak, onların değerlerini yaşatmak önemli. Umarım bu Ramazan, hepimiz için sevgi, samimiyet ve yardımlaşmanın hüküm sürdüğü bir ay olur.