Hayat, zamanın akışıyla örülmüş bir kumaştır. Her gün, potansiyel mucizelerle bezenmiş yeni bir iplik dokur. Bir gün, tesadüfen bir adamla karşılaştım. Adı Ahmet Ketenci'ydi ve o gün onunla yaptığım sohbet, hayatımın akışını sonsuza dek değiştirdi.
Yağmurlu bir pazartesi sabahıydı. Şehrin hareketli sokaklarında aceleyle yürüyor, kalabalıklar arasında kendi yolumu bulmaya çalışıyordum. Birden yağmur şiddetini artırınca en yakın kafeye sığındım.
Küçük ve samimi kafede pencere kenarında bir masa buldum. Tam kahvemi yudumlamaya başlamıştım ki yan masada oturan bir adamın dikkatimi çekti. Kollarını kavuşturmuş, dışarıdaki yağmura dalgın dalgın bakıyordu.
Merakımı yenemeyerek yanına yaklaştım ve "Günaydın" dedim. Yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı ve "Günaydın" diye karşılık verdi. Ahmet Ketenci olduğunu öğrendim. Emekli bir öğretmendi ve yağmurda yürümek yerine kafede vakit geçirmeyi tercih etmişti.
Oturup sohbete daldık. Hayat hikâyesini, hayallerini ve hayattan öğrendiklerini paylaştı benimle. Anlattığı her cümleyle, zamanın yıpratamadığı bir bilgelik ve neşe hissediyordum.
Ahmet Bey, hayatın zorluklarını kabullenmenin ancak onlarla yüzleşmenin önemini vurguladı. "Yaşam, bir nehir gibidir, hem sakin hem de akıntılı dönemleri vardır. Zor zamanlar, bizi büyüten ve güçlendiren deneyimlerdir. Onlardan kaçmak yerine, onları kucaklayın ve derslerini alın." dedi.
Sohbetimizin sonunda, Ahmet Bey'in sözleri kalbime işlemişti. Hayatın bir mucizeler dizisi olduğunu ve her günün yeni bir fırsat sunduğunu anladım. O zamandan beri, onun öğretilerini hayatıma rehber edindim.
Tesadüfen karşılaştığım bir adam, hayatıma anlam kattı. "Ahmet Ketenci: Bir Günün Mucizesi" başlığıyla anlattığım bu hikâye, hayatın her anında mucizelerin gizlendiğini hatırlatıyor bize. Her karşılaşmanın, her deneyimin kıymetini bilin ve zamanı geldiğinde başkalarına da ilham kaynağı olun.