Ali Bahar Tekne Kazası: İhmal ve İnsanlık Dışı Bir Facia




O gece, İstanbul Boğazı'nın serin suları, gizemli bir sessizliğe bürünmüştü. Hava kararmış, ay gökyüzünde yükselerek karanlığı aydınlatmaya çalışıyordu. Ali Bahar adlı küçük bir yolcu gemisi, suları yararak ilerliyor, içindeki yüzlerce yolcuyu güvenle karşı kıyıya taşımayı umuyordu.
Ancak kaderin acımasız bir oyunu, o gece her şeyi alt üst etti. Gemi, Üsküdar açıklarında seyir halindeyken, karşıdan gelen başka bir gemiyle korkunç bir şekilde çarpıştı. Çarpışmanın şiddeti öyle yoğundu ki, Ali Bahar ikiye ayrıldı ve denizin derinliklerine doğru hızla battı.
Gemideki yolcular panik ve dehşet içindeydi. Çığlıklar ve yardım çağrıları gecenin sessizliğini boğdu. Yolcular suya atlayarak canlarını kurtarmaya çalıştılar, ancak buz gibi su ve görüşün yetersizliği birçok kişi için ölümcül bir tuzak haline geldi.
Kazada toplam 50'den fazla insan hayatını kaybetti. Aralarında kadınlar, çocuklar ve masum siviller vardı. Kazadan kurtulanlar ise ömür boyu sürecek yaralarla kaldılar, hem fiziksel hem de duygusal.
Kazanın ardından yaşananlar, Türk toplumunda büyük bir infiale yol açtı. İnsanlar, yetkililerin ihmali ve yetersiz önlemleri sonucunda böylesine korkunç bir faciaya neden olduklarını düşünüyordu.
Araştırmalar, kazanın, gemi kaptanının dikkatsizliği ve aşırı hız yaptığı sonucuna vardı. Ayrıca, gemide yeterli cankurtaran botu ve güvenlik ekipmanı bulunmadığı da ortaya çıktı.
Kazanın sorumluları yargılandı ve cezalandırıldı, ancak bu, ölenlerin yakınlarına veya kazadan sağ kurtulanlara teselli vermedi. Ali Bahar faciası, Türkiye'de deniz taşımacılığı güvenliğine ilişkin ciddi sorunları gözler önüne serdi.
Kazanın üzerinden yıllar geçti, ancak yaşanan acılar ve kayıplar hafızalardan silinmedi. Ali Bahar faciası, hepimize ihmalin ve sorumsuzluğun sonuçlarının ne kadar yıkıcı olabileceğini hatırlatıyor.
Hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, hayatta kalanlara güç ve metanet diliyoruz. Ali Bahar faciasını unutmamak, benzer trajedilerin tekrarlanmasını önlemek için üzerimize düşen bir görevdir.