Mustafa Kemal Atatürk deyince hepimizin aklına ciddi, disiplinli bir lider portresi gelir. Peki ya Atatürk'ün ışıltılı görüntüsünün ardındaki insani yönü hiç düşündünüz mü?
Atatürk'e yakın olan kişiler, onun çok esprili ve pratik zekası olduğunu anlatırlar. Örneğin, bir gün bir gazeteci Atatürk'e şöyle bir soru sormuş:
Paşam, Türk milleti çok çalışıyor ama bir türlü zengin olamıyoruz. Ne yapmalıyız?
Atatürk gülümsemiş ve şöyle demiş:
O zaman daha az çalışmalısınız.
Atatürk aynı zamanda çok duygusal bir insandı. Çocukları çok severdi ve zaman zaman onlara oyunlar oynatır, masallar anlatırdı. Bir gün bir yetimhaneyi ziyaret ettiğinde, küçük bir kız ona sarılmış ve şöyle demişti:
Benim babam yok, sen benim babam ol.
Atatürk'ün gözleri yaşarmış ve kızın isteğini kabul etmiş. O günden sonra kız, Atatürk'ün manevi kızı olarak onun evinde yaşamaya başlamış.
Atatürk'ün en yakın arkadaşlarından biri olan Refik Halit Karay, onun çok titiz ve disiplinli bir asker olmasına rağmen aynı zamanda çok sevgi dolu bir insan olduğunu anlatır:
Atatürk, bir baba gibiydi. Onun huzurunda kendimi güvende ve huzurlu hissederdim.
Atatürk, hayatı boyunca birçok zorlukla karşılaştı. Ancak tüm bu zorluklara rağmen insanlığına sıkı sıkıya bağlı kaldı. Onun sözleri, günümüzde bile bize ilham vermeye devam ediyor:
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. Yurtta sulh, cihanda sulh. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Atatürk, sadece bir asker ve devlet adamı değil, aynı zamanda Türk halkının kalbinde özel bir yeri olan bir insandı. Onun insani yönünü, ışıltılı görüntüsünün ardındaki gerçek yüzünü asla unutmamalıyız.