Ayten Gökçer: Rengârenk Bir Hayatın Peşinde
Uzun yıllar önce, ömrün baharında, bir çay bardağının buharında zamanın aktığına tanık olan bir kadının hikayesini dinlemiştim. Adı Ayten Gökçer'di. Hayatının her anını bir renk paletiyle boyayan, gülümsemesiyle çevresini aydınlatan bir kadındı o.
Kendini tanıdığımda, saçlarına aklar düşmüş, yüzünde hayatın izleri taşıyan bir hanımefendiydi. Yine de gözlerindeki o pırıl pırıl parıltı, gençliğini yansıtıyordu sanki. Çayımızı yudumlayarak anılarını anlatmaya başladığında, sanki o anları yeniden yaşıyor gibiydi.
Küçük bir kasabada, mütevazı bir ailede doğmuştu. Çocukluğu, sokaklarda koşarak, oyunlar oynayarak geçmişti. Renkleri çok severdi. Dünyayı rengârenk görmek istiyordu. Bu yüzden ressam olmaya karar verdi.
Sanat hayatı inişli çıkışlıydı. Başarılar ve hayal kırıklıkları yaşadı. Ama asla pes etmedi. Tuvalinin üzerine renkleri boca etti, duygularını fırçasıyla döktü. Eserleri, insanların kalbine dokunuyordu. Resimleri aracılığıyla onların hayatlarına renk katıyordu.
Yıllar sonra, bir gün onu bir sergide gördüm. Resimlerinin önünde durup, o rengârenk dünyaya dalıp gittim. Her fırça darbesinde, Ayten Gökçer'in hayallerini, duygularını hissedebiliyordum. Onun resimleri sadece birer tuval parçası değildi. Birer hayat hikayesiydi.
Ayten Hanım'ın hayatı da bir resim gibiydi. Her anını renklendirerek yaşamıştı. Güzel günler de olmuştu, zor günler de. Ama o, her zorluğun üstesinden gülümseyerek gelmeyi başarmıştı. Çünkü biliyordu ki, hayatın rengi, bizim onu nasıl gördüğümüzle değişir.
Hikayesini dinlerken, ondan çok şey öğrendim. Hayallerimin peşinden gitmenin önemini, zorluklar karşısında yılmamanın gücünü, hayatı renklendirmenin değerini anladım.
Ayten Gökçer, artık aramızda değil ama renkli hayatı ve eserleri onun mirasını yaşatmaya devam ediyor. Her resminde, her fırça darbesinde onun rengârenk ruhu parlıyor.
Belki de hepimiz biraz Ayten Gökçer olmalıyız. Hayatımızı renklendirelim, hayallerimizin peşinden gidelim, zorluklar karşısında yılmayalım. Çünkü rengârenk bir hayat, yaşanmaya değer bir hayattır.