Bayramın ilk günüydü. Güneş, pamuk beyazı bulutların arasından kendini gösteriyor, serin bir esinti de havada uçuşan renkli balonlara eşlik ediyordu. Herkes en güzel kıyafetlerini giymiş, bayram namazı için camiye akın ediyordu.
Camiye girdim, kalabalık arasında bir köşe buldum. Namaz başladıktan bir süre sonra, tam rükûya gidecekken, arkamdan bir "pıt" sesi duydum. İstemsizce arkama döndüm ve bir çift kırmızı elbise ayak gördüm. Ayakların sahibi, seccadesine yayılmış olan bir çocuktu.
Çocuğun kıyafeti daha da dikkatimi çekti. Üzerinde kırmızı bir örümcek adam kostümü vardı! Başına da örgü bir örümcek adam maskesi takmıştı. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bayram namazında örümcek adam kostümlü bir çocuk mu görmüştüm?
Çocuk, namaz boyunca kıpırdamadan durdu. Sadece secdeye varırken ve kalkarken maskesinin kenarlarını hafifçe kaldırıyordu. Namaz bitince koşarak anne ve babasının yanına gitti.
Ben de gülümseyerek çocuğun ailesine yaklaştım. "Örümcek adamınız çok tatlı," dedim. Çocuğun annesi, "Evet, bayram namazına böyle gelmek istedi," dedi. "Hem namazını kılar hem de kostümünün tadını çıkarır."
Çocuğun babası da araya girdi. "Aslında bayramlar, çocukların neşesini ve coşkusunu ortaya çıkaran özel günlerdir. Böyle küçük jestler, bayramın güzelliğini daha da artırıyor."
Onlarla sohbet ettikten sonra, cami çıkışına gittim. Bayramın coşkusu her yeri sarmıştı. İnsanlar birbirleriyle kucaklaşıyor, çocuklar neşeyle koşuşturuyordu. Aralarında, kırmızı kostümüyle minik örümcek adam da vardı.
Onu izlerken, bayramların sadece dini bir ritüelden ibaret olmadığını düşündüm. Aynı zamanda sevgiyi, neşeyi ve birlik duygusunu paylaştığımız özel günlerdi. Ve bayram namazında örümcek adam kostümlü bir çocuk görmek, bu güzelliğin en somut kanıtıydı.
Bu bayram, örümcek adam kostümlü çocuğun neşesiyle, bayramın gerçek anlamını yeniden hatırladım. Bayramlar, geleneklerimizi yaşatırken, çocuklarımızın mutluluğu ve sevdiklerimizle paylaştığımız anlarla anlam kazanıyor.