Beyrut: Kalbinin Atışlarını Hala Hissedebileceğin Şehir
Beyrut, bir zamanların Paris'i olarak anılırken, bugün hala kalbinin atışlarını hissedebileceğiniz bir şehir. İhtişamlı geçmişinden trajik savaş yıllarına, Beyrut adeta bir umut ve direnç sembolü olarak karşımızda duruyor.
Bir zamanlar Doğu'nun incisi olarak anılan Beyrut, bugün de canlılığıyla büyülüyor.
Şehir, tarihi ve modernin muhteşem bir karışımı. Roma kalıntıları, Osmanlı camileri ve modern gökdelenler yan yana diziliyor. Sokaklarında Fransızca, Arapça ve İngilizce dillerinin armonisi kulağınıza geliyor.
Lübnan'ın gurur kaynağı olan Beyrut, aynı zamanda Orta Doğu'nun kültür ve sanat merkezi. Şehir; müzeleri, sanat galerileri ve tiyatrolarıyla canlı bir kültür yaşamına sahip. Beyrut Film Festivali, bölgenin en prestijli film festivallerinden biri.
Ancak Beyrut'un hikayesi sadece güzellik ve canlılıkla dolu değil.
1975-1990 yılları arasında İç Savaş, şehre ağır yaralar açtı. Binlerce insan hayatını kaybetti, evler ve iş yerleri yıkıldı. Savaşın izleri hala şehrin bazı binalarında görülebiliyor. Ancak Beyrutlular, savaşın yaralarını sarmakta kararlı.
Şehir, son yıllarda yeniden canlanıyor. Yeni oteller, restoranlar ve mağazalar açılıyor. Beyrut, bir zamanlar olduğu gibi, bölgenin ekonomik ve ticari merkezi olma yolunda ilerliyor.
Beyrut'u anlamak için sokaklarını yürümek, insanlarıyla konuşmak gerekir.
Şehrin ruhu, insanların sıcaklığında, gülümsemelerinde, hayat dolu gözlerinde gizli. Beyrutlular, savaşın zorluklarına rağmen hala umutlu. Şehirlerini seviyorlar ve onu yeniden eski ihtişamına kavuşturmaya kararlılar.
Beyrut'u ziyaret ettiğinizde, şehrin kalbinin hala attığını hissedeceksiniz. Geçmişinin izlerini taşırken, geleceğe umutla bakan bir şehir. Beyrut, savaşın yaralarını sarmış, dimdik ayakta duran ve kalbinin atışlarını hala hissedebileceğiniz bir şehir.
Beyrut'a gelin, şehrin hikayesini bizzat yaşayın. Kalbinin atışlarını hissedin.