Birol Aydemir
Bir gün, bir yerde, bilmem ne zaman, bir adam varmış. Adı Birol'muş. Birol, sıradan bir adammış. Ne çok zekiymiş ne de çok aptal. Ne çok yakışıklıymış ne de çok çirkin. Öyle işte, sıradan bir adam.
Birol'un hayatı da sıradanmış. Her gün aynı saatte uyanır, aynı kahvaltıyı yer, aynı işe gider, aynı şeyleri yapar, aynı saatte eve dönermiş. Hayatında hiçbir heyecan yokmuş. Her şey monotonmuş.
Bir gün, Birol işe giderken bir kaza olmuş. Bir araba Birol'un arabasına çarpmış. Birol yaralanmış ama çok şükür ki ölmemiş. Kazadan sonra Birol'un hayatı değişmiş. Artık eskisi gibi sıradan değilmiş. Her şey daha renkli, daha canlı görünüyormuş.
Birol, kazadan sonra hayatın kıymetini anlamış. Artık her anın tadını çıkarmaya çalışıyormuş. Eskiden sevmediği işini artık severek yapıyormuş. Eskiden görmediği güzellikleri artık görüyormuş. Eskiden konuşmadığı insanlarla artık konuşuyormuş.
Birol'un hayatı, sıradanlıktan sıradışılığa doğru bir yolculuk olmuş. Kazadan sonra Birol, hayatın sadece yaşamak için olmadığını, yaşamak için yaşamak gerektiğini öğrenmiş.
Artık Birol, her sabah güne mutlu uyanıyormuş. Her gün yeni bir macera, yeni bir keşifmiş onun için. Yaşadığı her anı dolu dolu yaşıyormuş. Çünkü biliyormuş ki, hayat çok kısa ve çok değerliymiş.
Birol'un hikayesi bize hayatın kıymetini hatırlatıyor. Bize her anın tadını çıkarmayı, hayatı dolu dolu yaşamayı öğretiyor. Çünkü hayat tektir ve bir daha geri gelmeyecektir.