Cevdet Yılmaz, doğduğu toprakların sesi olmuştu. Toplumun dertlerini, sıkıntılarını, hayallerini ve umutlarını dile getiriyordu. Susmayı beceremeyen bir adamdı. Çünkü biliyordu ki, susmak zulme boyun eğmekti. Yazıları, susturulmak istenenlerin fısıltısıydı.
Yılmaz, susmamanın bedellerini de ödedi. Yazıları nedeniyle hapse atıldı, davalarla boğuştu, tehditler aldı. Ancak hiçbir şey onu yıldırmadı. Halkının sesi olmaktan asla vazgeçmedi.
"Cevdet Yılmaz gibi adamların varlığına her zaman ihtiyacımız var," dedim kendi kendime. "Çünkü onlar, susturulmak istenenlerin umududur." Yılmaz'ın sözleri, karanlık zamanlarda bir ışık, zulüm karşısında bir dirençti.
Yılmaz'ın susmayı becerememesi, hepimize bir ilham kaynağı olmalı. Çünkü susmak, zalimlere teslim olmaktır. Konuşmak, direnmek, umudu canlı tutmaktır.
Cevdet Yılmaz, susmayı beceremeyen adam. Onun sesi, zulmün karşısında bir umut feneridir. Susmayalım, konuşalım, direnelim. Çünkü susmak, zulme boyun eğmektir.