Ancak Cihangir'in hayatı, tutkularının yanı sıra trajedilerle de doluydu. En büyük aşkı Mihrimah Sultan'ı annesine kaptırdı. Bu kayıp, Cihangir'i derinden sarstı ve hayatı boyunca onun acısını hissetti. "Hasret ile yandım, yandım, kül oldum kalsam n'idem / Mihrimah'ım ayrılıktan başka müşkül, çarem n'idem" dizeleri, onun bu aşk acısını en iyi anlatan şiirlerinden biridir.
Cihangir'in şairliği kadar hükümdarlığı da tartışmalıdır. 1521-1523 yılları arasında kısa bir süre saltanat sürmüştür. Bu dönem, isyanlar ve çatışmalarla doluydu. Cihangir'in yumuşak huylu ve sanatçı ruhu, bu zorluklara dayanacak kadar güçlü değildi.
Cihangir'in trajik ölümü, onun efsanesini daha da güçlendirdi. 25 Kasım 1523'te, henüz 25 yaşında iken vefat etti. Ölüm nedeni kesin olarak bilinmemektedir, ancak bazı tarihçiler, onun aşırı içki içmenin ve kederin pençesinde hayatını kaybettiğine inanmaktadır.
Cihangir'in hayatı, bir peri masalının hem ihtişamlı hem de trajik unsurlarını içeriyordu. Şairliği, aşkları ve kısa hükümdarlığı onu Osmanlı tarihinin en unutulmaz figürlerinden biri yaptı.
Cihangir'in hikayesi bize tutkularımızın hem büyülü hem de yıkıcı gücünü öğretiyor. Aynı zamanda, tarihin en güçlü imparatorlarının bile en insancıl duygularla boğuşabileceğini gösteriyor.
Ey Divane Cihangir, senin şiirlerin, aşkların ve trajik kaderin, yüzyıllar boyunca bizlere ilham vermeye ve bizi büyülemeye devam edecek. Sen, bir şair, bir padişah ve bir efsanesin. "Âlemde benim aşkımı senden başka bilen yok / Hasret çeken gönlüm gibi derdinle yanan yok" dizelerin, senin ruhunu ve çağları aşan sevgini sonsuza kadar yaşatacak.