Diyarbakır'da Kaybolan Narin




Diyarbakır'ın dar sokaklarında, kaybolmuş bir çocuk arıyordum: Narin. Annesinin çaresiz yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Küçük kız, oyun oynadığı mahalleden bir anda ortadan kaybolmuştu.
Saatlerce aradık ama iz yoktu. Sokak lambaları gecenin karanlığını zar zor aydınlatırken, içimdeki umut ışığı da yavaş yavaş sönmeye başlıyordu. Birden arkamızdan gelen bir ses bizi durdurdu: "Bir kız çocuğu söylediniz mi?"
Yaşlı bir kadın, "Evet," diye cevap verdik. "Onu gördüm sanırım. Camiye doğru gidiyordu."
Hızla caminin yönüne koştuk. Narin, çeşmenin başında oturuyordu, başını dizlerine koymuş ağlıyordu. Onu görünce koşup kucakladık. Annesinin gözyaşları mutluluk tan iyice akmaya başlamıştı.
Narin, kaybolduğunda ne kadar korktuğunu anlattı. "Sokaklar çok karanlıktı ve kimseyi tanımıyordum," dedi. "Ama sonra çeşmenin sesini duydum ve oraya doğru yürüdüm. Benim için bir mucize gibiydi."
Narin'in hikayesi beni derinden etkiledi. Kaybolmanın ne kadar korkutucu olduğunu hayal bile edemiyordum. Ama aynı zamanda, umut ışığının her zaman yanabileceğini de öğrendim. En karanlık anlarda bile, yardım eli uzanabilir ve bizi kurtarabilir.
O günden sonra, kaybolan çocuk haberlerini her duyduğumda Narin'i hatırlarım. Ve her zaman, umudun asla tükenmeyeceğini bilirim. Çünkü bazen, bir çeşme sesi bile kayıp bir ruhu eve götürebilir.