Antalya'nın bereketli topraklarında, binlerce yıllık bir geleneğin canlı bir sergisine tanıklık ediyoruz: Elmalı güreşleri.
Güneşin altın rengi ışıkları, Yeşilyayla'nın yemyeşil çayırlarını aydınlatırken, yiğit güreşçiler, toprak ananın kucağına doğru ilerliyorlar. Yağmur damlaları gibi parlak ter taneleriyle süslenmiş bedenleri, gücün ve çevikliğin sembolü.
Erken saatlerde başlayan kıyasıya mücadeleler, öğleden sonraya doğru doruk noktasına ulaşıyor. Çimlerin üzerinde yüzlerce insan, nefeslerini tutmuş, güreşçilerin her hareketini takip ediyor. "Hah!" nidaları, toprak arenanın havasını dolduruyor, sanki her bir ses, güreşçilerin azmine ve kararlılığına bir alkıştır.
Bir Elmalı güreşlerini canlı izlemek, unutulmaz bir deneyimdi. Toprağın kokusu, insanların coşkusu ve güreşçilerin mücadelesi, beni büyüledi. Sanki zaman durmuş ve ben, tarihin canlı bir parçasıymışım gibi hissettim.
Güneşin doğuşuyla başlayan güreşler, gün batımına doğru sona eriyordu. Çayır, güreşçilerin ayak izleriyle süslenirken, kalabalık ise yerini çekirge sürüleri gibi cıvıldayan çocuklara bırakıyordu.
Elmalı güreşleri, sadece bir spor müsabakası değil, aynı zamanda Türk kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Güç, yiğitlik ve toprak sevgisi gibi değerleri yansıtır.
2024 Elmalı güreşlerinde, genç güreşçi Enes Doğan, başpehlivanlık tacını takarak tarih yazdı. Zaferi, geleneğin canlılığını ve genç neslin spora olan tutkusunu gösterdi.
Güreşçilerin kıyafetlerinin renkleri, yeşil çayırların kokusu ve toprağın altından gelen ter kokusu, meydanın görsel, kokusal ve dokunsal bir şölen yaratıyor.
Bu muhteşem geleneği gelecek nesillere taşımak bizim sorumluluğumuzdur. Elmalı güreşlerine katılarak veya destekleyerek, Türk kültürünün bu büyüleyici yönünü yaşatmaya katkıda bulunabiliriz.