Erzurum Depremi




26 Ekim 2011 gecesi, Erzurum'umuzun bağrına bir hançer gibi saplanan lanet olası deprem... O gece, şehir bir çığlık koparmıştı sanki. Yıkılan binalar, altında canlar kalmıştı. Saatler sonra kurtarılan her can, bir umut ışığıydı bize.

Benim evim sağlam kalmıştı ama komşularımın birçoğu evsiz kalmıştı. Hemen yardım toplamaya başladım. Battaniyeler, yiyecekler, giysiler... Herkes elinden geleni yapıyordu.

Bir gece, enkazdan bir kadının sesi geldi. Saatler süren zorlu bir çalışmanın ardından, kadını canlı çıkarmayı başardık. O an yaşadığım sevinç tarifsizdi. Sonradan öğrendim ki, kadının adı Ayşe'ymiş. Depremde eşi ve çocuklarını kaybetmiş.

Ayşe'yi evime aldım. Birkaç gün bizde kaldı. O günlerde, o kadar çok şey konuştuk ki... Depremin acısını, kayıplarımızı, geleceğe dair umutlarımızı... Ayşe çok güçlü bir kadındı. Depremin onu yıkamadığını görmüştüm.

Birkaç gün sonra Ayşe, bir sığınma evine yerleşti. Ama hala sık sık görüşüyoruz. Deprem bizi birbirine bağladı. O, benim için sadece bir depremzede değil, aynı zamanda çok değerli bir dost.

Erzurum depremi, hepimizin hayatında derin izler bıraktı. Ama aynı zamanda, birliğimizin, dayanışmamızın ve umudun gücünün bir kanıtı oldu. O gece, Erzurum halkı büyük bir sınav verdi ve bu sınavdan başarıyla geçti.

Depremden sonra geçen 11 yılda, Erzurum çok değişti. Yıkılan binalar yeniden inşa edildi, şehir daha modern bir görünüme kavuştu. Ama en önemlisi, Erzurum halkının ruhu hiç değişmedi. Deprem, bizi daha da güçlendirdi, birbirimize daha da kenetledi.

Erzurum depremi, asla unutmayacağımız bir acıdır. Ama aynı zamanda, insanlığın ve umudun gücünün bir simgesidir. O gece, Erzurum halkı birlik oldu, dayanıştı ve umudunu asla kaybetmedi. Bu, geleceğe dair en büyük umut ışığımızdır.