Sevgili dostlar, 17 Ağustos 1999 depremi hepimizin hafızasına kazınan, unutulmaz bir felaketti. O günden bu yana 24 yıl geçti ve yaşadığımız depremler nedeniyle ülkece derin bir üzüntü yaşadık.
Eskişehir, 17 Ağustos depreminde büyük hasar görmedi ama yine de depremin etkilerini hissetti. Deprem anını hatırlıyorum; saat sabahın körüydü ve annemle mutfakta oturuyorduk. Bir anda sallandık, gözlerimize inanamadık. Hemen deprem olduğunu anladık ve dışarı fırladık. Sokaklar telaş içindeydi, herkes korkmuş ve şaşkındı.
O gün, Eskişehir'de birçok bina hasar gördü. Bazıları yıkıldı, bazıları ise kullanılamaz hale geldi. Şehirde bir süre tedirginlik yaşandı. Sonrasında, hasarlı binaların yıkımı ve yenilerinin inşası hızla başladı.
17 Ağustos depremi, bize depreme dayanıklı binaların önemini bir kez daha hatırlattı. O günden sonra, ülkemizde deprem yönetmelikleri daha da sıkılaştırıldı. Bugün, Eskişehir'deki tüm binalar deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa ediliyor. Bu sayede, gelecekteki depremlerde can ve mal kaybının azaltılması hedefleniyor.
Depremler, doğanın acımasız bir gerçeği. Ülkemiz deprem kuşağında yer alıyor ve her zaman deprem riskiyle karşı karşıyayız. Ancak, depremlere hazırlıklı olmalı ve olası hasarları en aza indirmeliyiz. En önemlisi, deprem yönetmeliklerine uygun binalarda oturmak ve deprem anında sakin kalmak. Böylece, depremlerin yıkıcı etkilerini en aza indirebiliriz.
Unutmayın, depremlerle yaşamak zorundayız ama depremlerin yıkıcı etkilerini azaltmak bizim elimizde. Herkes üzerine düşeni yaparsa, gelecekteki depremlerin yol açacağı can ve mal kaybını en aza indirebiliriz.