Eskişehir Depremi: Bir Serüven ve Bir Ders




Eskişehir'in huzurlu sokaklarında, hayatın telaşıyla koşuştururken, yer yerinden oynadı. Bir anda, her şey karardı, binalar sallandı ve şehir çığlıklarla doldu. Ben de o anda, kendimi kaldırımda buldum, sallanarak ve ne olduğunu anlamaya çalışarak.

Toz bulutları arasında, etrafa bakındım. Korku içindeki insanlar sağa sola koşuşturuyor, yardım çağrıları yükseliyordu. Bir anda, hayatın ne kadar kırılgan olduğunu anladım. O kadar hızlı bir şekilde, her şey değişmişti.

Şehrin güneyinde, enkaz altında kalanları kurtarma çalışmaları başladı. Saatlerce, umutsuz bir şekilde çalıştık, her hayat için dua ederek. Enkazın altından gelen her ses, kalbimize bir umut ışığı yakıyordu.

Günler sonra, enkaz kaldırıldı ve gerçek yüzünü gösterdi. Binalar yıkılmış, hayaller paramparça olmuştu. Ancak, bu felaketten doğan dayanışma ve yardımlaşma ruhu, her şeye rağmen hepimizi bir araya getirdi.

Eskişehir Depremi, unutulmaz bir serüven ve hayatımın en önemli derslerinden biri oldu. Ölümün ve yıkımın ortasında, insanlığın en asil tarafını gördüm. Kurtarıcıları, gönüllüleri ve birbiriyle yardımlaşan insanları. Bu felaket, bizi daha güçlü, daha dayanıklı ve daha şefkatli bir toplum yaptı.

Şimdi, deprem izlerinin silindiği, şehrin yeniden inşa edildiği bu günlerde, o anları asla unutmayacağım. Deprem bize hayatın kıymetini öğretti, dayanışmanın gücünü gösterdi ve her zaman umut ışığı olduğunu hatırlattı.

Eskişehir Depremi, hayatımda bir dönüm noktası oldu. Bir serüven, bir ders, ancak en önemlisi de insanlığın ve dayanışmanın en güzel örneklerinden biri oldu.

Unutmayacağız, öğreneceğiz, dayanışacağız ve her zaman umudumuzu canlı tutacağız. Çünkü, Eskişehir Depremi, bizi daha güçlü, daha iyi ve daha insancıl bir toplum yaptı.