Kalbim, Eyüpspor'un o mütevazı stadyumunda, bize ait olan o yeşil sahaya ilk adımımı attığımda hızla çarpmaya başladı. Hava elektriklenmişti; tribünler ağzına kadar doluydu ve destekçilerimiz takımlarını son ana kadar desteklemeye hazırdı.
Karşılaşma, nefes kesen bir mücadeleye sahne oldu. Eyüpspor'un cesur oyuncuları, ligin devlerinden biri olan Trabzonspor'a karşı sonuna kadar savaştı. Tribünlerden yükselen tezahüratlar kulaklarımı sağır ediyordu, ancak içimdeki heyecanı bastıramıyordum.
Son düdük sesinin duyulmasına saniyeler kala, Eyüpspor'un yıldız oyuncusu topu ağlara gönderdi. Stadyum bir anda patlamaya hazır bir volkana dönüştü. Taraftarlar sahaya akın ederek, oyuncularımızla zaferi doyasıya kutladı.
O gece, Eyüpspor sadece bir maç kazanmakla kalmadı, bir rüyayı gerçeğe dönüştürdü. Mütevazı kulübümüz, devlere kafa tutabileceğimizi tüm dünyaya kanıtladı. Ve ben, o büyülü gecenin bir parçası olduğum için kendimi dünyanın en şanslı insanı hissettim.
Eyüpspor'a duyduğum sevgi, yıllardır süren bir tutku. Babam beni küçükken maçlara götürürdü ve o yeşil formayı ilk gördüğüm andan itibaren kalbim ona bağlandı.
Yıllar geçti, ben büyüdüm ama Eyüpspor'a olan sevgim hiç değişmedi. Hâlâ her maça aynı heyecanla gidiyorum, sanki ilk kezmiş gibi. Sahanın üzerinde ter döken oyuncuları izlemek, bana hayatta en fazla mutluluk veren şeylerden biri.
Eyüpspor, benim için sadece bir futbol takımı değil. O, benim ailem, benim evim. Yaşadığım her zor günde, Eyüpspor'un formasını görmek bana güç veriyor. Çünkü o forma, mücadele etmenin, asla pes etmemenin sembolü.
Bugün, Eyüpspor'un destansı zaferini kutlarken, bu tutkunun tüm dünyaya yayılmasını diliyorum. Futbolun sadece bir oyun olmadığını, insanların hayallerini şekillendirebileceğini ve onlara güç verebileceğini herkesin görmesini istiyorum.
Eyüpspor, sen benim gururum, benim tutkum. Sonsuza kadar seninleyim.