Köhn
Şöyle bir durup hayatımızı gözden geçirdiğimizde, acaba zamanın damlalarının düşüşünü hissedebiliyor muyuz?
Zamanın akışında, günler, haftalar ve yıllar birer birer gelip geçiyor. Bizler de bu akıntıya kapılıp, elimizden tutmak istercesine zamana tutunmaya çalışıyoruz. Fakat nafile... Zaman, dur durak bilmeden akıp gidiyor.
Geçen günlerde, eski bir aile fotoğrafına baktım. Orada, gençliğinin baharında annem ve babam gülümsüyordu. Yanlarında, henüz küçücük bir çocuk olan bendim. O fotoğrafa baktığımda, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini bir kez daha fark ettim.
Annem ve babamın gözlerindeki o gençlik ışığı artık yoktu. Zaman, onların yüzlerine kırışıklıklar eklemiş, saçlarına aklar düşürmüştü. Ben ise artık o küçük çocuk değildim. Olgun bir kadın olmuştum.
Zamanın acımasızlığına tanık olurken, bir yandan da onun değerini anladım. Her geçen an, bize yeni bir deneyim, yeni bir ders sunuyor. Bu deneyimleri biriktirerek, kendimizi geliştiriyor ve büyüyoruz.
Zamanı durdurmak elimizde olmasa da, onun kıymetini bilip, her anını dolu dolu yaşamak elimizde. Sevdiklerimizle vakit geçirmek, hobilerimize zaman ayırmak, hayallerimizin peşinden gitmek... Bunlar, zamanın akışında anlam bulmamızı sağlayacak şeyler.
Yaşam yolculuğumuzda zaman, hem bir dost hem de bir düşman. Bizi ileriye taşıyor ama aynı zamanda geride bırakıyor. Onunla barışık yaşamak, zamanın sunduğu fırsatları değerlendirmek ve her anın kıymetini bilmek, hayatı anlamlı kılacak en önemli şeylerden biri.
Zaman, dur durak bilmeden akıyor. Ama biz, onun akışını kendimiz yönlendirebiliriz. Zamanı bir düşman değil, bir dost olarak görürsek, hayatımızın anlamını bulma yolculuğunda bize rehberlik edecektir.
Zamanı durdurmasak da, anları yaşayarak, değerini bilerek, ona saygı duyarsak, hayatın tadına varabiliriz.
Şimdi, vakit kaybetmeden, sevdiklerinize sarılın, hayallerinizin peşinden koşun. Çünkü zaman, asla geri gelmeyecek.