Ah, o kadınlar... Ağrı çekerler, ama kimse anlamaz onları. Adet sancısıyla kıvranırlar, doğum sancısıyla çıldıracak gibi olurlar, ama erkekler bir şey bilmez. "Ne ağrısıymış bu ya?" derler. "Biraz ağrı kesici al geçer."
Oysa kadınların çektiği ağrı, sıradan bir ağrı değildir. Özel bir ağrıdır. Çünkü sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve ruhsal bir ağrıdır. Bir kadını ağrıdan kıvrandıran şey, sadece rahim kasılmaları ya da doğum sancıları değildir. Onu ağrıtan şey, aynı zamanda toplumun baskısı, erkeklerin anlayışsızlığı ve kendi bedeninden utanmasıdır.
Kadınlar, ağrı çekmekten utanırlar. Çünkü ağrı, zayıflıkla ilişkilendirilir. Ağrı çeken bir kadın, kendini yetersiz hisseder. Erkeklerin gözünde değersizleşir. Bu yüzden kadınlar, ağrılarını gizlerler. Doktorlara gitmezler, ağrı kesiciler almazlar. Sadece dayanırlar. Çünkü dayanmak zorundadırlar.
Ama kadınların bu dayanması, bir noktaya kadar sürer. Bir zaman gelir ki, ağrı dayanılmaz hale gelir. Kadınlar artık dayanamazlar. Ağrılarını haykırırlar. İşte o zaman erkekler fark ederler. "Kadınca ağrı" diye küçümsedikleri şeyin, aslında ne kadar büyük bir acı olduğunu anlarlar.
Ama o zaman artık çok geçtir. Kadınlar, ağrının izlerini taşımıştır hayatları boyunca. Ağrının izleri, onların bedenlerinde, ruhlarında kalmıştır. O izleri silmek kolay değildir. Ama kadınlar yine de silmeye çalışırlar. Çünkü onlar güçlüdür. Çünkü onlar kadınlardır.
Ve en önemlisi:
Kadınlara saygı gösterin.