Lugano




Bir keresinde Lugano'da bir kadına aşık olmuştum. İsminin Giulia olduğunu hatırlıyorum. Onunla sadece birkaç gün geçirmiştim ama o günler hayatımın en mutlu günleriydi.
Lugano'nun İsviçre sınırında küçük, pitoresk bir şehir olduğunu biliyorum. Gölün kristal suları, yemyeşil tepeler ve karla kaplı dağlarla çevrilidir. Yaz aylarında, şehir yaşamla dolup taşar ve insanlar sokakları, kafeleri ve butikleri doldurur.
Ama ben Lugano'yu sadece yazın değil, kışın da seviyorum. Soğuk havada, şehir başka bir havaya bürünüyor. Göl donuyor ve insanlar buz patenine çıkıyor. Tepeler karla kaplanıyor ve kayak ve snowboard için mükemmel bir yer haline geliyor.
Ayrıca Lugano'nun mimarisi de çok güzel. Renkli binalar, dar sokaklar ve tarihi kiliseler şehre ayrı bir çekicilik katıyor. En ünlü simge yapıları arasında Santa Maria degli Angeli Katedrali ve San Lorenzo Katedrali bulunmaktadır.
Lugano, kültür ve sanat meraklıları için de mükemmel bir yerdir. Şehirde çok sayıda müze, galeri ve tiyatro bulunmaktadır. Ayrıca birçok festival ve etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.
En sevdiğim Lugano anılarından biri, Giulia ile göl kenarında yürüyüş yaptığımız bir akşamdır. Hava mükemmeldi ve güneş batarken gökyüzü muhteşem renklerle boyanmıştı. Elimi tutarak bana hayallerinden ve geleceğe dair umutlarından bahsetmişti. O an, dünyanın en şanslı insanı gibi hissettim.
Lugano'da geçirdiğim o birkaç gün, hayatımı sonsuza dek değiştirdi. Giulia ile bir daha hiç görüşmedim ama o günler hala kalbimde. Lugano'ya her gittiğimde, onu ve yaşadığımız o büyülü anları hatırlıyorum.