Mart Ayı Enflasyon Canavarının Pençesinde
Bu Mart ayında, enflasyon canavarı yine kapımızı çaldı. Ceplerimizi saran paralarımız, sanki suyun içinde eriyen şekerler gibi gözümüzün önünde değer kaybetti.
Her gün fiyat etiketlerine baktığımda, tıpkı bir korku filmindeki hayalet gibi ürperiyorum. Sanki fiyatlar beni takip ediyor, nereye gitsem arkamdan geliyorlar. Bir ekmek almak için markete girdiğimde, cebimdeki paralarla eve ekmeksiz dönmeme ramak kaldı.
Bu enflasyon canavarı, gıda fiyatlarını da acımasızca pençesine almış. Eskiden marketlerde dolaşırken gözlerim ışıldardı, çeşit çeşit meyveleri ve sebzeleri görünce içim açılırdı. Şimdi ise sadece fiyat etiketlerine bakıyorum, çünkü orada gördüklerim beni ağlatıyor.
Sanki bir kar fırtınasında kaybolmuş gibiyim. Hızla yükselen fiyatlar pusuda yatıyor, her adımda beni daha fazla sıkıştırıyor. Artık hangi yöne gideceğimi bilmiyorum.
Herkesin aklında aynı soru var: Bu canavarı nasıl yenebiliriz? Hükümet önlemler alıyor, ama yeterli değil. Marketler fiyatlarını indirmiyor, üreticiler ise maliyetlerini karşılamakta zorlanıyor.
Benim gibi sıradan insanlar ne yapacak? Her gün daha az yemek mi yiyeceğiz? Daha ucuz evlere mi taşınacağız? Çocuklarımızın eğitimini mi kesmek zorunda kalacağız?
Bu enflasyon canavarı, sadece ceplerimizi değil, hayallerimizi de çalıyor. Gelecek için planlarımızı ertelemek, tasarruflarımızı eritmek zorunda kalıyoruz.
Artık dayanamıyorum. Bu canavarla yüzleşmeliyiz. Hep birlikte mücadele etmeliyiz. Hükümetten, marketlerden, üreticilerden ve kendimizden çözüm talep etmeliyiz.
Bu zor günleri atlatacağız. Ama bunun için sesimizi yükseltmeli, haklarımızı savunmalıyız. Enflasyon canavarının bizi yutmasına izin vermeyeceğiz.