Rojin Kabaiş'in kaybolması ve sonrasında başörtüsünün bulunması ülkeyi yasa boğdu. Bu trajik olay, ülkemizde başörtüsü meselesinin hâlâ ne kadar tartışmalı bir konu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Kişisel DeneyimlerimBenim için başörtüsü, özgürlük ve tercih hakkının bir simgesi olmuştur. Yıllar önce, başımı örtmeyi seçtiğimde, bunun benim kişisel bir tercihim olduğunu ve bunu hayatımı yaşamakta özgür olduğumu düşündüm.
Ancak gerçek çok daha karmaşıktı. Başörtüsü taktığımda, farklı muameleye maruz kaldım. Bazı insanlar beni yargıladı ve önyargılı davranışlarda bulundu. Bu beni çok üzdü ama bu zorluklar karşısında başörtümü çıkarmadım.
Toplumsal TartışmalarBaşörtüsü konusu yıllar boyunca ülkemizde tartışılan bir konu olmuştur. Bazıları bunu dini bir gereklilik olarak görürken, diğerleri onu baskının bir sembolü olarak görüyor.
Bu tartışmalar, başörtülü kadınların ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmasına neden oldu. Toplumumuzda bu konuda bir uzlaşma sağlayamamak üzücü ve utanç verici bir durumdur.
Geçmişin İzleriRojin Kabaiş'in kaybolması, toplumumuzdaki başörtüsü meselesinin derin köklerine ışık tuttu. Geçmişte kadınlar zorla başörtüsü takmaya zorlanmıştı ve bu travma halen toplumumuzda varlığını sürdürüyor.
Geleceğe BakışRojin Kabaiş'in ölümü, hepimize başörtüsü meselesini yeniden düşünmemiz için bir fırsat sunuyor. Artık bu konuyu önyargı ve dogmatik inançlarla değil, anlayış ve empatiyle ele almalıyız.
Başörtüsünü destekleyenler ya da karşı çıkanların nedenlerini anlamaya çalışmalı, farklı bakış açılarına saygı duymalı ve ortak bir zemin bulmaya çalışmalıyız. Çünkü ancak böylece bu sorunu çözüp daha barışçıl ve kapsayıcı bir toplum oluşturabiliriz.
Rojin Kabaiş'in ölümü, sadece bir trajedi değil, aynı zamanda bir uyanış çağrısıdır. Başörtüsü meselesini daha fazla erteleyemeyiz. Hep birlikte, anlayış ve karşılıklı saygıya dayalı bir gelecek inşa etmeliyiz.
Rojin Kabaiş'in anısına, başörtüsü tartışmalarını bir kenara bırakıp, hepimizin özgür ve eşit bir toplumda yaşayabileceği bir gelecek için çalışalım.