Tarihin tozlu sayfalarında dolaşırken, kaderin çığır açan anlarına tanıklık ediyoruz. Osmanlı İmparatorluğu'nun temeli olan Süleyman Şah Türbesi, bu anlardan biri.
Eyüp Sultan şehrinde bulunan türbe, Osmanlı'nın atalarından Süleyman Şah'a ait. Efsaneye göre, Süleyman Şah, Orta Asya'dan Anadolu'ya göç ederken Fırat Nehri'nin sularında boğuldu. Na'şı, Şam'dan gelen emirle Fırat Nehri kıyısına defnedildi.
Yıllar sonra, Sultan II. Abdülhamid, Süleyman Şah'ın mezarını anıtlaştırdı ve üzerine bir türbe inşa ettirdi. Türbe, zamanla Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli bir sembolü haline geldi.
Ancak 20. yüzyılda, Eşkın Barajı'nın yapımı nedeniyle türbenin sular altında kalması riski ortaya çıktı. Bu, Türkiye için can alıcı bir meseleydi, çünkü Süleyman Şah Türbesi milli bir onur meselesiydi.
Türkiye hükümeti, türbeyi güvenli bir yere taşımak için harekete geçti. 1973 yılında, türbe dünya tarihinin en ilginç olaylarından birine sahne oldu. Türk ordusu, komandolarla dolu bir operasyon düzenleyerek türbeyi Suriye sınırının ötesindeki Cerablus kalesine taşıdı.
Türbenin taşınması, Türk-Suriye ilişkilerinde bir dönüm noktası oldu. Türkiye, milli onurunu korurken, Suriye de tarihsel bir mirasa sahip çıkmıştı.
Bugün Süleyman Şah Türbesi, Türk askerlerinin koruması altındadır. Etrafı dikenli tellerle çevrili ve yoğun bir güvenlik altında. Türbe, sadece özel izinle ziyaret edilebiliyor.
Süleyman Şah Türbesi, tarih ve milli gururun iç içe geçtiği bir sembol. Osmanlı İmparatorluğu'nun doğuşuna tanıklık eden bu kutsal mekan, bugün Türkiye'nin tarihsel mirasının yaşayan bir kanıtı olarak duruyor.
Tarihin tozlu sayfalarını karıştırırken, Süleyman Şah Türbesi'nin öyküsü bize ulusal gururun ve tarihe sahip çıkmanın önemini hatırlatıyor. Bu türbe, sadece bir mezar değil, aynı zamanda tarihin canlı bir anıtı.