Vizontele




Gecenin köründe, televizyonun karşısında oturmuş, ekrana dalıp giderken buluvermişim kendimi.*
O zamanlar henüz internet yok, sosyal medya yok. Eğlence dediğin televizyon, radyo, kitap. Ve ben, tam bir televizyon çocuğuydum. Saatlerce ekran karşısında oturur, izleyeceğim programın sırasını merakla beklerdim.
Bir akşam, yine televizyon karşısında oturmuşken, birden ekranda ilginç bir şey belirdi. Sanırım, "Vizontele" yazıyordu. Merak edip beklemeye başladım. Ve işte, o an geldi: Vizontele başladı.
Filmin başından sonuna kadar kahkahalarla güldüm. O kadar gerçekçi, o kadar eğlenceliydi ki, kendimi filmin içinde hissettim. İşte, o an karar verdim: Ben de televizyoncu olacaktım.
Yıllar sonra, hayalim gerçekleşti. Televizyon dünyasına adım attım. Ve her defasında, "Vizontele"yi izlerken hissettiğim o heyecanı hatırlıyorum. O film, benim için bir ilham kaynağı oldu. Televizyonun gücünü, insanları güldürme ve düşündürme yeteneğini gösterdi bana.
Vizontele, sadece bir film değil, aynı zamanda bir kültürdü. O film, bize kendimize gülmeyi, eksikliklerimizi görmeyi öğretti. Ve her şeyden önemlisi, umudu hatırlattı bize. Ne olursa olsun, her zaman gülümseyecek bir şeylerin olduğunu hatırlattı.
Şimdi, yıllar sonra, hala televizyon karşısında oturup "Vizontele"yi izliyorum. Ve her defasında, aynı heyecanı yaşıyorum. O film, benim için sadece bir film değil, bir anı, bir ilham kaynağı. Ve ben, televizyon dünyasında geçirdiğim yıllar boyunca, hep o filmin öğrettiklerini aklımda tuttum.
Vizontele, Türk sinemasının unutulmaz eserlerinden biri. Ve ben, o filmi izleme şansına sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü Vizontele, sadece bir film değil, bir yaşam dersi.
Televizyon karşısında geçirdiğimiz saatler, bizi kim olduğumuz hakkında çok şey öğretiyor. Ve Vizontele, bu süreci keyifli ve düşündürücü bir hale getiren, eşsiz bir film.
Eğer siz de televizyon karşısında geçireceğiniz zamanı dolu dolu geçirmek istiyorsanız, Vizontele'yi mutlaka izleyin. Pişman olmayacaksınız.